Aeneas benim çok sevdiğim bir at. Ancak TJK'nın sitesinde dolaşırken gördüğüm bir bilgi beni şoka uğrattı. Bunun üzerine Aeneas hakkında genişçe bir yazı yazmaya karar verdim. Başlıyacağım yerle, sonlandıracağım yer belki çok farklı noktalarda olacak. Hadi başlayalım.
Aeneas üzerine cümleler sarf etmeye başlamak için en iyi nokta, yarış hayatının ilk koşusu olacaktır. Tarih 17 Aralık 2008. Şartlı 1 yarış. Hatırlayamadığım bir sebepten dolayı canlı olarak izleyemedim yarışı. Aynı akşam internetten videosunu izliyorum. Bitmiş yarış olduğu için sadece kazanana bakıyorum. Ancak atlar photo'yu geçerken tam anlamıyla bir tren geliyor, yarışın 2.si oluyor. Yarışı tekrar izliyorum, safkan starttan viraja kadar yarışın hiç bir noktasında yürümüyor, ancak virajla beraber herhalde 15-20 boy eritiyor. O muhteşem yarışı 5-6 defa izleyerek, atın bir sonraki yarışını beklemeye başlıyorum. Herkes girsin, baksın, izlesin Aeneas'ın ilk yarışını. Tarif edecek kelimeler bulamıyorum çünkü.
Yaklaşık 2,5 haftalık bekleyişin ardından Aeneas Bursa'da belirir. Bu sefer önlerde gitmeye çalışmaktadır, jokeyi teşviktedir. Viraja önde girmeye çalışır ve bunu başardım derken içeriden gelen rakini liderliği alıp 2 boy kadar fark yapar. Ancak Aeneas yarışı bırakmaz bir de sprinti atar ve koşudan birinci olarak ayrır. Bu yarışıyla beraber inatçı karakterini ortaya koyar.
Safkan yarışlarına Bursa'da devam eder. Başarılı sayılabilecek 8-9 yarış koşar. Ancak bu yarışlar içinde birincilikleri de olmasına rağmen bir çok kez farklı stillerde koşmaya çalışır. Bursa'da çim-kum demeden, mesafe ayırmadan bir çok koşu koşar. İlk yarışından sonra, 2. kez İstanbul'a, Gazi'ye gelir. Gazi yolunda da, ay ay içerisinde 3 yarış koşarak Gazi Koşusu'na girer ve 8.likle ayrılır. Bir çok atın yarış hayatına devam edemediği, son derece sert geçen Gazi Koşusu'ndan tam bir hafta sonra Bursa'da bir yarışa katılır.
Daha sonraki yarışları İstanbul-Ankara hattında olur.Koştuğu 5 yarışta iki 2.lik, bir 3.lük elde eder. Ardından Büyük Taaruza'a katılır. Daha çok olmamıştı. Bundan yaklaşık 4 ay önce, büyük bir başarıdan bahsetmiştik. Büyük Taaruz Koşusu'nda koşunun adı gibi "büyük" bir sürpriz yaşanmış ve Aeneas, bir çok güçlü rakibinin yanında Gazi Şampiyonu Miramis'i geride bırakmıştı. Koşunun ardından haftalarca tartışmalar yaşanmış, yarış içindeki taktikler ve hatalar gündeme gelmişti. Miramis'in geçilmesi Kocakaya'nın safkandan inmesine sebep olmuştu, Gazi'ye kadar beraber muhteşem işler yapan, Gazi'de tarih yazan bu ikilinin yolları belki de bir daha kesişmemek üzere ayrılmıştı.
Bu yarışın ardından yazımızı yazmıştık: http://sonvirajdonuluyor.blogspot.com/2009/09/buyuk-taarruzda-aeneas-efsanesi.html
Aeneas'a olan sevgimden bahsetmiştim. Ne kadar yanlış koşturulduğuna dikkat çekmeye çalışmıştım. Hatta kazandığı Büyük Taaruz Koşusu'ndan sonra adeta bana inat, 6 gün sonra, evet şaka değil ben sık koşturulmasından şikayet ederken, kazandığı inanılmaz bir yarıştan tam 6 gün sonra 2800m Ankara Koşusu'nda koşturulmuştu. Daha sonra yaklaşık 1 ay ara verdi. Ben bu aranın mecburi bir ara olduğunu tahmin ediyorum. Yoksa muhakkak bir yerlerde koşardı. Tahmin edilebileceği gibi ara sonrası bir yarış, 6 gün sonra bir yarış, bir hafta sonra bir yarış daha. Burada söz konusu olan koşular da sırasıyla G2, KV-8 ve G1 yarışlar.
Son olarak 31 Ekim'de Cumhurbaşkanlığı Koşusu'na katılır. Halis Karataş'la Miramis'in kazandığı koşudan 4. olarak ayrılır. Benim merakım atın bir sonraki yarışının ne olacağıydı. Uzun bir süre bekledim ama ses seda çıkmadı.
Bugün tam 3 ay olmuş. TJK'nın sitesinde vakit geçirirken, cezalı atlara bakayım dedim. Yukardan aşağıya doğru bakmaya başladım. Ve o an... Aeneas'ın adını gördüm. Cumhurbaşkanlığı Koşusu'nda Procaine isimle madde verilerek koşturulmuş. Doping maddesi olarak geçiyor sitede. Ben de biraz araştırdım, lokal anesteziye de yarayan bir tür ağrı kesici maddeymiş. Büyük ihtimalle tedavi amaçla verilmiştir. Ancak yasaklı maddeler listesindedir ve bünye atmamıştır. Aeneas 1 yıl ceza almıştır. 30.10.2010'a kadar cezalıdır.
Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorum. Böylesine güzel, karakterli, hırslı bir at. Sık yarışlara, zorlu mücadelerden sağ salim çıkacak kadar dayanıklı, istikrarlı bir at. Ancak koşu tercihleri, koşu taktikleri ve de son olarak ceza şokuyla harcanmış bir safkan. Evet, Aenas bir şampiyon değil, bunu tabiki kabul ediyorum ama bu şartlar altında bir şampiyon değil. Belki bambaşka bir sahiple, bambaşka yarışlarda, bambaşka hazırlıklarla çok farklı, şampyon bir Aeneas'tan bahsediyor olabilirdik bugün.
Her işte bir hayır vardır derler. Belki de Aeneas için bir daha bulamayacağı(!) dinlenme fırsatı olacaktır bu süre. Belki farklı bir anlayışla döner pistlere. Aslında burası da muamma. Acaba piste dönebilecek mi? Umarız aksilikler olmaz er ya da geç piste döner. Büyük Taaruz Koşusu'ndan sonra söylemiştim, yine söyleyeyim. O kadar çok koştu ki gerçek gücünü gösterme fırsatını yakalayamadı. Aenea'a şampiyon gözüyle bakılırsa, şampiyonmuşçasına koşturulursa başarıdan başarıya koşacaktır.
Ben ileride at sahibi olmayı, kendi formamla at koşmayı çok istiyorum. İnşallah benim de elime Aeneas gibi bir at gelir. Aeneas çok farklı yerlerde olmayı hak eden bir safkan. Daha 4 yaşında Aeneas. Ben hala farklı bir yarış hayatına sahip olabileceğini düşünüyorum. Başlangıcı çok iyi olmayan Aeneas'ın yarış hayatının, uzun ve daha güzel olması tek dileğim. "Aeneas Efsanesi" bitmesin!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder