Geçtiğimiz hafta yapıldı Enternasyonel Yarışlar. Topkapı ve Boğaziçi Koşuları'nın 20.si düzenlendi. Avrupa'nın saygın yarışları arasına girme amacı taşıyan bu koşularla beraber Malazgirt, İstanbul, IFAHR ve Anadolu Koşuları gerçekleştirildi. Sonuçlar ise bizim açımızdan arzu edildiği gibi sonuçlanmadı. Geçen sene 6 yarışta sadece Turbo birincilik elde edebilmişti. Bu sene de 6 yarışta sadece Derviş Ağa birincilik elde edebildi.
Yarışları tek tek değerlendirmeye gerek yok. Çünkü elle tutulur hiç bir taraf yok maalesef. Birincilik sayımızın 1, evet. Ama tabelaya giren at sayımız. Orada durum nasıl? Anadolu Koşusu, Derviş Ağa birinci, Boom Boom üçüncü. IFAHR Koşusu, Gelibolu üçüncü. Malazgirt Koşusu, Mertkal dördüncü. İstanbul Koşusu, tabelada yokuz. Boğaziçi Koşusu tabelada yokuz. Topkapı Koşusu, tabelada yokuz. 6 yarışa katılan 23 atımız var, 24 adet tabela pozisyonu var. Atlarımızdan sadece 4'ü tabelada yer bulabiliyor. 20'si onlardan 4'ü bizden. Oran olarak 5 katımız.
İstanbul Koşusu'nda kazanan Vanjura'ya en yakın atımız Actionmax. Aradaki fark ise 1.3 saniye civarında. Adonise'nin Boğaziçi Koşusu'nda birinci olan isim Indian Days ile arasındaki fark ise neredeyse 2 saniye.
Pressing ise zaten ülkemizde tez konusu olur. Topkapı'nın 'padişahı' oldu. Son 3 senede birinciliği kimselere kaptırmadı. 3 sene ardı ardına bu koşuyu kazanarak tekrarlandığını büyük ihtimalle göremeyeceğimiz bir başarı örneği sergiledi. Şimdi de aygır olarak alacağız büyük ihtimalle. Sahipleri sadece Türkiye serüveninden 3 milyon liraya yakın para kazanmış olacak.
Bu seneki yarışlarda ortaya koyduğumuz performans apaçık ortada. Tablo ortada iken başarısız olmadığımızı söylemek atçılığımıza kötülük yapmak anlamına gelir. 5 yarışta geçildik, 3'ünde tabelaya giremedik. Başarısız değiliz diyenler, hangi duruma başarısız derler acaba. Sadece bu yarışlarla atçılığımıza başarısız damgası vurmak, evet haksızlık ve yanlış olur. Ancak çok sayıda iyi at çıkaramadığımız, çıkan atları koruyamadığımız, uzun mesafede yıllardır bir süreklilik yakalayamadığımız aşikar. Dayanıklılık, süreklilik ve istikrar bu nedenle çok önemlidir. Bu nedenle Bold Pilot, Trapper, Grand Ekinoks, Sabırlı, Ribella gibi safkanlar şampiyon atlardır, bu nedenle yarış seveler bu atları unutamaz.
İşin diğer tarafı da geçildiğimiz safkanlar. Kaç tanesi Avrupa'da söz sahibi, kaç tanesi üst düzey bu atların? Orta düzeyde sayabileceğimiz bu atlarla rekabete bile girememişiz. Ülkemizdeki bu yarışlara iyi atlar gelmediği için yakınılıyor sürekli olarak. Enternasyonel Yarışlarımız'ın yapıldığı tarihlerde, öncesinde ve sonrasında Avrupa'da da önemli yarışlar oluyor. Program sıkıntısı olduğu aşikar. Ancak yabancı eküriler getirdikleri mevcut atlarla bile burada fırtına estiriyor. Neden daha iyi atlar getirsinler ki?
Bir de Enternasyoneller için yapıl(may)an reklamlar var. Kimin haberi vardı bu organizasyondan zaten at yarışıyla ilgilenenlerin dışında. Nerede haberi yapıldı Enternasyonellerin, nerede reklamı vardı? Belki uçuk bir düşünce ama Enternasyonel Yarışlar yapılırken ülkemizde Dünya Basketbol Şampiyonası yapılıyordu. Çok sayıda turist İstanbul'daydı. Acaba salonlara reklam vermek, halkımızla beraber o turistleri de Veliefendi'deki Enternasyonel Yarışlar'a çekmek hiç düşünüldü mü? Reklamı olsaydı gelirlerdi demiyorum, önemli olan düşünülüp, düşünülmediği. Ondan sonra Racingpost'ta çıkan haberlerle kendimizi kandırmaya çalışırız. Daha da kötüsü aslında yarışseverlerin Veliefendi'ye gitmemesi. Bunun nedeni aslında basit. Şampiyonlar koştuğu sürece Veliefendi dolar. Bir Turbo koşuyor olsaydı oradaki atmosfer çok farklı olurdu. İnsanlar iyi atlar izlemek istiyor. 'Baş' atlar çoğalmadığı sürece Veliefendi sadece Gazi Koşuları'nda dolan bir yer olarak kalır.
Son olarak tekrar ana konuya dönelim. Düşünmeye, eksiklikleri, yanlışlıkları gidermeye çalışmaya başlamalıyız. Başarısız olduğumuz şu son iki seneden sonra hala her şey normalmiş gibi davranmaktan vazgeçilmeli. Mesela geçen sene Pan River Dubai'de fırtına gibi esti. Yanlış yapılan ise bu başarının Türk Atçılığı'na mal edilmesiydi. 1 atın yurt dışındaki başarısı onun özel bir at olduğunu gösterir, atçılığın çok iyi olduğunu göstermez. Çıkan iyi atlarla gerçeklerin üstünü kapatmaya çalışıyoruz. O nedenle işe bazı şeyleri kabul ederek başlayalım. Bu şekilde devam etmek Türk Atçılığı'nı kaderine terk etmekten başka bir şey değildir.
Yarışları tek tek değerlendirmeye gerek yok. Çünkü elle tutulur hiç bir taraf yok maalesef. Birincilik sayımızın 1, evet. Ama tabelaya giren at sayımız. Orada durum nasıl? Anadolu Koşusu, Derviş Ağa birinci, Boom Boom üçüncü. IFAHR Koşusu, Gelibolu üçüncü. Malazgirt Koşusu, Mertkal dördüncü. İstanbul Koşusu, tabelada yokuz. Boğaziçi Koşusu tabelada yokuz. Topkapı Koşusu, tabelada yokuz. 6 yarışa katılan 23 atımız var, 24 adet tabela pozisyonu var. Atlarımızdan sadece 4'ü tabelada yer bulabiliyor. 20'si onlardan 4'ü bizden. Oran olarak 5 katımız.
İstanbul Koşusu'nda kazanan Vanjura'ya en yakın atımız Actionmax. Aradaki fark ise 1.3 saniye civarında. Adonise'nin Boğaziçi Koşusu'nda birinci olan isim Indian Days ile arasındaki fark ise neredeyse 2 saniye.
Pressing ise zaten ülkemizde tez konusu olur. Topkapı'nın 'padişahı' oldu. Son 3 senede birinciliği kimselere kaptırmadı. 3 sene ardı ardına bu koşuyu kazanarak tekrarlandığını büyük ihtimalle göremeyeceğimiz bir başarı örneği sergiledi. Şimdi de aygır olarak alacağız büyük ihtimalle. Sahipleri sadece Türkiye serüveninden 3 milyon liraya yakın para kazanmış olacak.
Bu seneki yarışlarda ortaya koyduğumuz performans apaçık ortada. Tablo ortada iken başarısız olmadığımızı söylemek atçılığımıza kötülük yapmak anlamına gelir. 5 yarışta geçildik, 3'ünde tabelaya giremedik. Başarısız değiliz diyenler, hangi duruma başarısız derler acaba. Sadece bu yarışlarla atçılığımıza başarısız damgası vurmak, evet haksızlık ve yanlış olur. Ancak çok sayıda iyi at çıkaramadığımız, çıkan atları koruyamadığımız, uzun mesafede yıllardır bir süreklilik yakalayamadığımız aşikar. Dayanıklılık, süreklilik ve istikrar bu nedenle çok önemlidir. Bu nedenle Bold Pilot, Trapper, Grand Ekinoks, Sabırlı, Ribella gibi safkanlar şampiyon atlardır, bu nedenle yarış seveler bu atları unutamaz.
İşin diğer tarafı da geçildiğimiz safkanlar. Kaç tanesi Avrupa'da söz sahibi, kaç tanesi üst düzey bu atların? Orta düzeyde sayabileceğimiz bu atlarla rekabete bile girememişiz. Ülkemizdeki bu yarışlara iyi atlar gelmediği için yakınılıyor sürekli olarak. Enternasyonel Yarışlarımız'ın yapıldığı tarihlerde, öncesinde ve sonrasında Avrupa'da da önemli yarışlar oluyor. Program sıkıntısı olduğu aşikar. Ancak yabancı eküriler getirdikleri mevcut atlarla bile burada fırtına estiriyor. Neden daha iyi atlar getirsinler ki?
Bir de Enternasyoneller için yapıl(may)an reklamlar var. Kimin haberi vardı bu organizasyondan zaten at yarışıyla ilgilenenlerin dışında. Nerede haberi yapıldı Enternasyonellerin, nerede reklamı vardı? Belki uçuk bir düşünce ama Enternasyonel Yarışlar yapılırken ülkemizde Dünya Basketbol Şampiyonası yapılıyordu. Çok sayıda turist İstanbul'daydı. Acaba salonlara reklam vermek, halkımızla beraber o turistleri de Veliefendi'deki Enternasyonel Yarışlar'a çekmek hiç düşünüldü mü? Reklamı olsaydı gelirlerdi demiyorum, önemli olan düşünülüp, düşünülmediği. Ondan sonra Racingpost'ta çıkan haberlerle kendimizi kandırmaya çalışırız. Daha da kötüsü aslında yarışseverlerin Veliefendi'ye gitmemesi. Bunun nedeni aslında basit. Şampiyonlar koştuğu sürece Veliefendi dolar. Bir Turbo koşuyor olsaydı oradaki atmosfer çok farklı olurdu. İnsanlar iyi atlar izlemek istiyor. 'Baş' atlar çoğalmadığı sürece Veliefendi sadece Gazi Koşuları'nda dolan bir yer olarak kalır.
Son olarak tekrar ana konuya dönelim. Düşünmeye, eksiklikleri, yanlışlıkları gidermeye çalışmaya başlamalıyız. Başarısız olduğumuz şu son iki seneden sonra hala her şey normalmiş gibi davranmaktan vazgeçilmeli. Mesela geçen sene Pan River Dubai'de fırtına gibi esti. Yanlış yapılan ise bu başarının Türk Atçılığı'na mal edilmesiydi. 1 atın yurt dışındaki başarısı onun özel bir at olduğunu gösterir, atçılığın çok iyi olduğunu göstermez. Çıkan iyi atlarla gerçeklerin üstünü kapatmaya çalışıyoruz. O nedenle işe bazı şeyleri kabul ederek başlayalım. Bu şekilde devam etmek Türk Atçılığı'nı kaderine terk etmekten başka bir şey değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder